COVID-19 Salgınının Yarattığı Finansal Etkiyi Doğru Yönetebiliyor musunuz?

Seda Bayraktar

Şirketlerin hayatta kalmasını zorlaştıracak iki önemli sebep vardır: Bunlardan birincisi kar edememe, ikincisi ise şirkette yeterli nakdin bulunmaması. Şirketi iyi yönetmenin anahtarı ise bu iki önemli unsuru her zaman yeterli seviyede tutmaktır.

COVID-19 salgınının damgasını vurduğu bu tarihi dönemde, ekonomik kriz tüm dünyayı büyük bir hızla sarmaya devam ediyor. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde üç ay öncesine göre çok farklı şartlar geçerli ve bir üç ay sonra kendimizi nasıl bir dünya içinde bulacağımız ise henüz öngörülemiyor. Yani çok fazla belirsizlik ve bir kaos ortamı içerisindeyiz. Bu ve bundan sonraki dönemde biz yöneticiler olarak yönetim bakış açımızı değiştirerek yeni şartlara adapte olamazsak, yönettiğimiz şirketlerin hayatta kalması zorlaşacak ve hatta maalesef mümkün olmayacak.

Hepimizin bildiği gibi; şirketlerin hayatta kalmasını zorlaştıracak iki önemli sebep vardır: Bunlardan birincisi kar edememe, ikincisi ise şirkette yeterli nakdin bulunmamasıdır. Şirketi iyi yönetmenin anahtarı ise bu iki önemli unsuru her zaman yeterli seviyede tutmaktır. Ancak bu dönemde ne yazık ki öncelikli amacımız kar olmaktan çıktı ve en az zararla nasıl hayatta kalırız onu düşünmeye başladık. Ve sonuç olarak “nakit kraldır” düşüncesi ile nakit yönetimi bu mücadelenin en önemli unsuru haline geldi. Bu düşünce ile gelirlerimizi arttırıp veya korurken, giderlerimizi azaltma ve maliyetlerimizi kontrol etme, naktimizi gereksiz harcamalara yöneltmeme konusunda tedbirler almaya başladık. Nakit varlığının, şirketimiz için pazarlık ve yatırım gücü vereceğinin hepimiz farkındayız.

Nakdimizin yeterli olmaması sonucu şirketimizin zor duruma düşmesinin aslında yeterince kar edememekten kaynaklandığını biliyoruz. Kriz dönemlerinde yeterince kar edemememiz büyük bir olasılık olduğundan yönetmekte olduğumuz şirketler öncelikle nakit sıkıntısı yaşamaya başlarlar. Bu sıkıntının gerçek sebebinin, yeterli kar edememek olduğunun farkında olmayan yöneticiler ise bu duruma çözüm aramak yerine, nakit sorununu gidermeye çalışırlar ve zararlarını, yüksek maliyetli borçla finanse etmeye çalışırlar. İşte bu yöntem, kısa yoldan sona ulaşmanın en büyük sebeplerindendir.

Bu yaşadıklarımız sayesinde, kriz öncesi dönemde etkin finansal kontrol sistemlerini kurmuş ve dolayısıyla maliyetlerini ve nakit akışlarını doğru bir şekilde hesaplayabilip, analiz eden ve kontrol altında tutan şirketlerin diğer şirketlere göre daha kolay ayakta kalmayı başarabileceklerinin sanırım farkına vardık.

Kriz zamanı ilk yapılacak iş, karlılığın hassas bir şekilde izlenmesi ve hayatta kalabilmek için, şirket kara geçene kadar bilançonun küçültülmesidir.

Bu dönemde şirket yöneticileri olarak yapabileceklerimizden aklıma gelenleri aşağıda özetlemeye çalıştım:

  • Etkili bir nakit akış bütçesi yönetimi bu dönem için kritik bir önem taşımaktadır. En azından yıl sonuna kadar eldeki nakit ve beklenen tahsilatların yapılacak ödemeleri karşılayacağından emin olmalı, gerekli önlemleri zamanında alarak nakit akışı bütçesi yeni koşullara göre revize edilmelidir.
  • Maliyetlerimizi azaltmak karlılığı korumak/arttırmak, nakit sağlamak adına alabileceğimiz önlemlerin başında gelir. Ancak satış, pazarlama, ve reklam gibi satışlarımızın artmasını direkt etkileyecek önemli kalemleri azaltmak yerine fayda/maliyet analizi çerçevesinde doğru başlıklara odaklanmamız gerekir. Maliyetlerimizi büyükten küçüğe sıralamak, olmazsa olmazlarımızı ayırmak, önceliklerimizi belirlemek, erteleyebileceğimiz giderleri ertelemek, değişken maliyetlere odaklanmak büyük önem taşımaktadır. Personel maliyeti yüksek olan özellikle hizmet sektöründeki şirketlerin maaşları düşürmek ve/veya eleman çıkartmak konusunda çok dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunun kriz sonrası yola devam edeceğimiz kişiler üzerindeki olumsuz etkilerini de düşünmeliyiz. Kriz döneminde çalışanlarımıza yapacağımız yatırım, bu dönemden şirket olarak kuvvetli bir şekilde çıkabilirsek, çalışanlarımızın aidiyet duygusunu arttıracaktır. Buna mecbur isek, öncelikle kişilerin yetkinliklerini ve iş yükü durumlarını analiz edip ona göre karar vermeliyiz. Ayrıca bu dönemde çalışanlarımızın hakedip kullanmadıkları izinlerini kullanmaları için güzel bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
  • Kriz dönemlerinde riskler yüksek olduğundan ve ileriye yönelik tahminlerde bulunmak zor olduğundan uzun vadeli kararlarımızı ertelemek bu dönemde önemlidir. Mutlaka bir karar almamız gerekiyor ise alacağımız kararların uzun vadede şirketimizi bağlayacak nitelikte olmamasına özen göstermeliyiz.
  • Bu dönemde satış vadelerimizi kısaltmaya, alış vadelerimizi uzatmaya çalışmak bizi nakit akışı açısından rahatlatacaktır. Ödememe riski olan müşterilerle iş yapmaktan kaçınmalıyız. Az satış yapalım ama tahsilat riskine girmeyelim mantığı ile yola devam etmek çok önemlidir. Müşterilerimize ve tedarik zincirimize yönelik yapacağımız durum tespiti çalışmaları bu dönemde anlamlı olacaktır.
  • Alacağımız siparişlere endeksli bir stok politikası uygulamamız doğru olacaktır. Mümkünse alacağımız malları konsinye olarak alabiliriz. Tedarikçilerimizden malları hemen üretim öncesinde teslim etmesini isteyebiliriz. Bu önlemleri alarak stok bulundurma maliyetimizi ortadan kaldırmış/azaltmış oluruz. Ayrıca üretim sürecimizi kısaltmaya yönelik de tedbirler alabiliriz. Bu dönem uzun süre stokta kalmış mallarımızı indirimli olarak satarak nakde çevirmek için de uygun bir dönem olabilir. Ancak hammadde/mamul alımlarımızın temini konusunda sıkıntı yaşıyorsak, gelecek olan olası talepleri karşılayabilmek açısından elimizde stok bulundurmak kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden yukarıda bahsettiğim gibi tedarik zincirimize yönelik yapacağımız durum tespiti çalışmaları hammadde/mamul alımlarımız açısından da büyük önem taşımaktadır.
  • Kullanmayı düşündüğümüz işletme kredileri işletme sermayesi döngümüz ile uyumlu olmalıdır. Sağlayacağımız finansmanın vadesinin ve geri ödeme sürelerinin, beklediğimiz tahsilat tutarlarına uygunluğunun tespit edilmesi ve tahsilat yapacağımız dönemi kapsaması gerekir ki doğru zamanda geri ödemelerimizi yapabilelim. Ödeme vadeleri geldiğinde nakit akışı olarak bizi zorlayacak mevcut kredilerimizi de tespit ederek nakit akışımıza uygun olarak yeniden yapılandırmayı düşünebiliriz. Bu dönemde devlet tarafından açıklanan bir süre geri ödemesiz ve düşük faizli kredilerden faydalanmak da nakit akışı açısından bir çözüm olarak değerlendirilebilir.
  • Şirket varlıklarımızı nakte çevirmek için kriz dönemleri çok uygun olmasa da çok zor durumda isek bu konuyu gündeme alabiliriz. Bir seçenek olarak da varlıklarımızı satıp geri kiralama yöntemine gidebiriliz.
  • Kur riskimizi iyi yönetmeliyiz. Alacaklarımız ile ödemelerimizin aynı para birimi üzerinden olmasına dikkat etmeliyiz.
  • Kriz dönemleri uzun vadeli yatırımlar için uygun değildir, krizin yaratmış olduğu belirsizlikler sona erene kadar ertelememizde fayda olacaktır. Zira kriz dönemlerinde nakit olarak güçlü olmak ayakta kalmanın temel kuralıdır.
  • Şirket ortaklarının bu dönemde şirketlerinin nakit açısından kuvvetli olmasını sağlamak açısından kar payı dağıtımını ileriki bir döneme ertelemelerinin de göz önünde bulundurulması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
  • Bu dönemde vergi ve SGK primlerine yönelik devlet tarafından açıklanan teşvik ve ödeme konusundaki ertelemelerin dikkatle takip edilmesi ve uygun olanların kullanılması en azından bir süre için şirketleri nakit akışı açısından rahatlatabilecektir.  

Umarım yukarıda paylaştıklarım yapabileceklerimiz konusunda sizleri düşündürmüştür. Bu dönemi en kısa zamanda, en az hasarla ve hatta öncesinden daha kuvvetli bir durumda atlatmak dileğiyle, herkese sağlıklı günler dilerim.

PAYLAŞ