Kısa cevap: Hayır.
Çünkü çalışanlar, bir kurumda en çok üst yönetimin davranışlarından etkilenir. Ne kadar politika, prosedür, etik kod yayımlarsanız yayımlayın, eğer bu değerler yönetim masasında yer bulmuyorsa, çalışanlardan bunları içselleştirmesini beklemek gerçekçi değildir.
Şirketinizde kapsamlı bir etik uyum programı ve hatta onlarca politika, prosedür ve yönerge hazırlanmış olabilir. Ancak bunların etkinliği, üst yönetimin bu kurallara ne ölçüde bağlı kaldığıyla doğru orantılıdır. Çalışanlar için asıl rehber, yazılı metinler değil, yöneticilerinin karar ve davranışlarıdır. Eğer üst yönetim, günlük işleyişte etik ilkeleri geri plana atıyor, önceliği sadece finansal sonuçlara veriyorsa, en güçlü uyum programı bile etkisini yitirir.
Etik değerler, yalnızca yıllık raporlarda veya uyum eğitimlerinde dile getirilmemeli; yönetim toplantılarında da sürekli gündemde tutulmalıdır. Bir satın alma, yatırım veya stratejik iş kararı tartışılırken, “etik riskler nedir, uyum açısından ne tür kırmızı bayraklar var?” sorusu mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, hem karar kalitesini yükseltir hem de çalışanlara etik davranışın şirketin merkezinde yer aldığına dair güçlü bir mesaj verir.
Üst yönetimin sorumluluğu, etik değerleri karar alma süreçlerine entegre etmektir. Bu yalnızca sözlü beyanlarla değil, alınan kararlarla da gösterilmelidir. Örneğin; kısa vadeli finansal kazanç uğruna etik ilkelere göz yumuluyorsa, çalışanlarda ‘etik ilkeler gerektiğinde göz ardı edilebilir’ algısı oluşur. Bu da suistimal kültürünün zeminini hazırlar. Oysa tam tersi bir yaklaşım—yani etik riskleri dikkate alarak daha şeffaf, adil ve hesap verebilir kararlar almak—şirketin bütününe yayılan güçlü bir tone at the top oluşturur.
Cerebra, üst düzey yöneticilere yönelik seminerler ve farkındalık programlarıyla, suistimalle mücadele ve etik uyumun şirket kültürünün merkezine yerleşmesine katkı sağlar. Karar mekanizmalarında görev alan yöneticilerin etik riskleri doğru değerlendirmesi için rehberlik eder; aynı zamanda bu kültürün kurumsal düzeyde benimsenmesi için gerekli yapılar ve sistemlerin kurulmasına destek olur. Böylece üst yönetimin ‘tone at the top’ yaklaşımı, yalnızca bir söylem olmaktan çıkıp şirket genelinde görünür ve sürdürülebilir bir uygulamaya dönüşür.