Yolsuzlukla mücadele denince akla genelde büyük davalar, karmaşık finansal ilişkiler veya uluslararası yaptırımlar gelir. Oysa çoğu zaman asıl farkı yaratan şey, çok daha basit bir sorudur: “Kimin kamu görevlisi olduğunu gerçekten biliyor muyuz?”
Bu tanım, şirketlerin etik duruşunu ve risk yönetim kapasitesini doğrudan etkiler. Çünkü bir kişi “kamu görevlisi” sayıldığında, onunla kurulan her türlü ilişki — ister bir hediye, sponsorluk, bağış ya da ticari iş birliği olsun — artık sıradan bir işlem değil, rüşvet ve yolsuzluk açısından özel bir inceleme gerektiren bir etkileşim haline gelir.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde geçerli olan yolsuzlukla mücadele mevzuatları — UK Bribery Act, FCPA ve OECD Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi gibi — kamu görevlilerine yapılan uygunsuz ödemeleri en ağır suçlardan biri olarak tanımlar.
Ancak pratikte asıl zorluk, gri alanda başlar:
Bir kişi kamu görevlisi mi, yoksa özel sektör çalışanı mı?
Bir kamu şirketinde görev yapan yönetici, gerçekten “kamu görevlisi” sayılır mı?
İşte bu belirsizlikler, şirketleri en beklenmedik anlarda rüşvet ve uyum riskiyle karşı karşıya bırakır.
Artık kamu hizmeti dediğimiz şey yalnızca bakanlık binalarıyla, memurların masalarıyla sınırlı değil.
Bugün devlet; enerji, ulaşım ve altyapı gibi birçok sektörde şirketler aracılığıyla faaliyet gösteriyor. Hatta kimi zaman devletin tamamen veya kısmen sahip olduğu bu kuruluşlar, özel şirketlerle aynı dili konuşuyor, aynı pazarda rekabet ediyor.
Bir adım daha ileri gidelim: kamu fonlarıyla finanse edilen projeleri yürüten özel yükleniciler ya da danışmanlar da çoğu zaman kamusal bir fonksiyon üstleniyor. Peki böyle bir durumda bu kişiler gerçekten özel sektör temsilcisi mi, yoksa fiilen kamu görevlisi mi sayılmalı?
İşte tam bu noktada gri alan ortaya çıkıyor. Ve bu belirsizlik sadece teorik bir mesele değil — yanlış sınıflandırılmış bir ilişki, bir şirketi hem hukuki yaptırımlarla hem de itibar kaybıyla karşı karşıya bırakabilir.
Yolsuzluk risklerini yönetmek isteyen şirketler, “kamu görevlisi” değerlendirmesinde genellikle şu üç ölçütü dikkate alır:
Bu ölçütler, yalnızca tanımsal bir ayrım değil; rüşvet riskini doğru sınıflandırmanın temelidir.
Kamu görevlileriyle temas eden tüm süreçler — sponsorluklar, danışmanlık ilişkileri, hediye politikaları, hatta işe alımlar — özel kontrole tabi olmalıdır. Çünkü kamu görevlisine yapılan uygunsuz bir ödeme, yalnızca etik bir sorun değil, rüşvet suçu kapsamına girebilir.Bu nedenle uluslararası iyi uygulamalar, şirketlerin:
Cerebra olarak, kurumların yolsuzlukla mücadele (Anti-Bribery & Corruption) programlarını uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmelerine destek oluyoruz.
Uzman ekibimiz:
Unutmayın; bir kişiyi kamu görevlisi olarak doğru tanımlamak, bazen milyon dolarlık bir yolsuzluk riskini başlamadan bitirmenin en sessiz yoludur.
Kaynak: UK Finance – Anti-Bribery and Corruption Compliance: Definition of Public Officials (2021)