Gündem

Para Dergisi: Benim 36 Bin Liram Nerede?

Cerebra
Haber

Türkiye’de finans dünyasını yakından ilgilendiren kritik bir döneme giriliyor. Bu alanda uzmanlaşan Cerebra Suistimal Önleme İnceleme ve Uyum Yönetici Ortağı Fikret Sebilcioğlu, bu yeni adım ile şirket içi yolsuzluk ve hırsızlıkların biteceğini söylüyor. Sebilcioğlu artık kara para aklama gibi suistimal vakalarında saniyeler içinde tespit edilebileceğini belirtiyor.

Benim 36 bin liram nerede?

MALİ Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), 1 Ağustos 2025 tarihinde, yüksek tutarlı para transferlerinde işlem amacının daha net açıklanmasını, gerekçelerin belgelenmesini ve şüpheli işlem bildirimlerinin sıkılaştırılmasını içeren bir taslak Genel Tebliğ yayınlamıştı. Ardından, Meclis’e sunulması beklenen 11. Yargı Paketi kapsamında MASAK’a banka hesaplarını anlık izleme ve gerektiğinde hesapları dondurma yetkisi verildi. Özellikle bilişim suçları ve banka dolandırıcılıkları bağlamında, kaynağı belirsiz paranın aklanmasını önlemeye yönelik bu adım sayesinde şüpheli işlemler saniyeler içinde tespit edilip hızlıca engellenebilecek.

Bu düzenlemelerin, uluslararası yükümlülüklere ve Türkiye’nin de üyesi olduğu Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından kara para ile mücadeleye yönelik açıklanan yeni kriterlere uyum sağlamak için atılan güçlü bir adım olduğunu ifade eden Cerebra Suistimal Önleme İnceleme ve Uyum Yönetici Ortağı Fikret Sebilcioğlu, “Şüpheli işlemin gerçekleştiği anda yapılacak doğru müdahaleler mağduriyetleri azaltırken, bir taraftan da suç örgütlerinin hareket alanını daraltıyor. Ancak bunun için müdahale kapsamının net olması, hukuki güvencelerin sağlanması ve bankacılık sistemlerinin teknolojik altyapısının güçlendirilmesi gerekiyor. Kurumların uyum, iç kontrol ve şeffaflık yatırımlarını hızlandırmaları artık kaçınılmaz” dedi.

Şirket içi hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, suistimal inceleme ve önleme alanında uzman olan Sebilcioğlu, global araştırmalara göre, dünyanın GSMH’sının ortalama 104 trilyon dolar olduğunun altını çizerek, “Bunun yüzde 5’i, yani 5 küsur trilyon doları her yıl şirket içi yolsuzluk ve hırsızlıklara gidiyor.

Türkiye’nin GSMH’sı şu an 1,4 trilyon dolar. Bu rakamın da her yıl 70 milyar dolarını şirket içi suistimallere kaybediyoruz. Nüfusumuzu 80 milyon olarak hesapladığımızda her yıl kişi başı 875 dolar (36 bin TL) bizim cebimizden gidiyor. Bir yolsuzluk ya da hırsızlık ya da rüşvet asla bir şirketin ya da patronun sorunu değildir. Şirketler zaten zararlarının üstünde bir kar koyarak satış yaparlar. Yani şirket içinde yapılan suistimalin bedeli direkt olarak son tüketiciye, bize, halka yansır” diye konuştu. Bizim coğrafyamızda yolsuzluğun, yani şirket içi hırsızlığa dışarıdan 3. bir kişinin dahil olduğu senaryoların yüzde 71 gibi yüksek bir oranda gerçekleştiğini ifade eden Sebilcioğlu ile bu yeni düzenlemenin ayrıntılarını konuştuk.

MASAK’ın şu an en sıcak gündemlerinden olan anlık takip uygulaması hakkında neler söylersiniz? Kime ne kazandıracak ve kime ne kaybettirecek?

MASAK’ın finansal işlemleri artık gerçek zamanlı izlemesi ve şüpheli durumlarda anında müdahale edebilmesi (örneğin hesapları dondurması), klasik “sonradan inceleme” anlayışının ötesine geçerek finansal suçların önlenmesinde önemli bir zaman avantajı sağlıyor. Bu da, finansal suçlarla mücadelede önleyici ve hızlı tepki veren yeni bir paradigma oluşturuyor. Şüpheli işlemlerin anında görünür olması, hem mağduriyeti hem de suç gelirlerinin hareket alanını azaltıyor; bunun doğal sonucu olarak kurumlar daha şeffaf, denetlenebilir ve güçlü iç kontrol mekanizmalarına yöneliyor. Ayrıca 1 Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girmesi beklenen yeni uygulama ile para transferlerinde açıklama ve belge düzenine ilişkin yeni zorunlulukların devreye girmesi, sürecin sadece izleme değil aynı zamanda kayıt kalitesiyle destekleneceğini gösteriyor. Bu yaklaşım, işletmelere operasyonel şeffaflık ve itibar kazancı getirirken, risklerin yönetilmesini de kolaylaştıracak.

Şirket içi suistimallere karşı da bir önlem olabilir mi bu uygulama?

MASAK’ın dönüşümü, şirketlerin finansal işlemlerini artık sadece sonuçlara odaklanarak değil, işlemlerin gerçekleştiği anda ve her aşamasında daha dikkatli bir şekilde yönetmesini gerektiriyor. Bu yaklaşım, kurumların yalnızca mevcut kontrollerle yetinmeyip, gerektiğinde süreçlerini baştan gözden geçirmelerini ve yeniden yapılandırmalarını da beraberinde getirecek. Bu sayede iç denetim ve finans birimlerinin suistimali fark etmeleri hızlanır ve riskleri yönetmeleri kolaylaşır. Uygulamanın amacı suçu engellemek olmakla birlikte, yan etkisi kurumsal süreçlerde kayıt ve belge disiplinini güçlendirerek suistimal yüzeyini daraltmak olacak. Bu faydanın en üst düzeye çıkması için kamu otoriteleri, bankalar ve özel sektörün koordineli çalışması çok önemli.

Şirket içi suistimallerin maliyeti dünyada ve Türkiye’de ortalama nedir?

Dünya genelindeki araştırmalar, tipik bir şirketin her yıl gelirinin yaklaşık %5’ini çalışan suistimalleri nedeniyle kaybettiğini gösteriyor. Bu kaybın kurumdan kuruma değişen başlıca belirleyicileri yöntem, failin kıdemi ve tespit süresidir. Belge sahteciliği ve belge manipülasyonu, faillerin suçu gizlemekte en sık başvurduğu yöntemler arasında yer alır. Bu nedenle belge kalitesi ve doğrulama süreçleri kritik önemdedir.

Bu suistimaller sadece şirket sahiplerini mi ilgilendiriyor?

Suistimallerin doğrudan muhasebe etkisi şirket bilançosunda görünse de, dolaylı maliyetini toplum öder. Çünkü her suistimalin tüm maliyeti şirket bütçesinde bir şekilde yer alır. Dolayısıyla o şirketin sattığı ürün veya hizmeti satın alan tüketici bunun maliyetine katlanır. Yani, örnek veriyorum bir daire satın alacağınız zaman onun fiyatına arsanın satın alınmasından inşaatın tamamlanmasına kadarki tüm sürede eğer ki bir suistimal yaşanmışsa bunun maliyeti dairenin satış fiyatı içerisinde yer alır ve yeni sahibinin cebinden çıkar. Satın alınan bir domates de olabilir bir daire de, eğer ki süreçte bir rüşvet veya yolsuzluk varsa, bir suistimal yaşandıysa bedelini tüketici öder. Her yıl suistimallerin bedeli olarak her birimizin cebinden 875 dolar’ın çıktığını biliyor muydunuz? Herkes, ‘nerede benim 875 dolarım’ diye sorgulamalı diye düşünüyorum. Dolayısıyla biz Cerebra’da yalnızca suistimal inceleme ve önleme işi yapmıyoruz aslında, sorumlu iş davranışını teşvik ederek toplumsal refahı geliştirmeye de katkı sağlıyoruz.

Verdiğiniz kurumsal istihbarat hizmeti neleri içeriyor? Ne tür şirketler ne için bu hizmeti alıyor?

Kurumsal istihbarat hizmetimiz, karar anında sürprizleri azaltan önleyici bir güvence. Yönetici ve kilit personel için geçmiş araştırmaları (eğitim, kariyer, referans, ilişkili taraf, çıkar çatışması, hissedarlık/yönetici pozisyonları, dava/uyuşmazlık taramaları) yürütüyor; üçüncü taraflar için açık kaynak, ağ/tutarlılık analizleri ve belge/doğrulama kontrolleri uyguluyoruz. Bu kapsamı, işe alım ve terfi süreçlerinden tedarikçi seçimlerine, bayilik ve yatırım ortaklıklarına kadar geniş bir alanda uyguluyoruz. Belgelerin yalnızca varlığına değil, doğrudan kaynağından doğrulanmasına odaklanıyor; gerektiğinde adli inceleme yöntemleri kullanıyoruz.

Soruşturmalarda süreç nasıl işliyor?

Bir iddia veya şüphe geldiğinde önce yıllara dayanan tecrübemiz, sektörel bilgimiz ve teknolojik altyapımızla olasılıkları değerlendirir, tümünü kapsayacak şekilde inceleme ve soruşturma yol haritamızı çıkarırız. Veri analitiği ile anormallikleri tarar, açık kaynak ve resmi kayıtlarla çapraz doğrulamalar yapar, dijital verileri inceler ve adli muhasebe teknikleri ile işlemleri test ederiz. Belge/doğrulama kontrollerinde ise belgelerin ilgili kurumlardan teyidi önemlidir. Gerekli durumlarda mülakatlar gerçekleştirir ve tüm bu çalışmaların sonucunda elde ettiğimiz bulguları, hukuki süreçlerde dayanabilecek bütünlükte raporlarız.

Hangi sektörlere daha yoğun hizmet veriyorsunuz?

Finans sektörü hariç hemen hemen tüm sektörlere hizmet verebiliyoruz. Üretim, hizmet, ilaç, sağlık, teknoloji, inşaat ve lojistik en yaygın hizmet verdiğimiz sektörler.

Suistimallerde cinsiyet oranı nedir?

ACFE’nin (Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği) verisine göre, incelenen suistimal vakalarının faillerinin %74’ü erkek, %26’sı kadın. Yani erkek failler kadınların yaklaşık üç katı kadar sık görülüyor. Aynı bulgular, faillerin ağırlıkla 31–50 yaş aralığında toplandığını da gösteriyor.

Yolsuzluk ve hırsızlık arasındaki farkı açıklayabilir misiniz?

Hırsızlık, şirket varlıklarının (nakit, stok, bilgi vb.) çalınmasıdır. Yolsuzluk ise menfaat karşılığında görevin kötüye kullanılmasıdır. Yolsuzluk çoğu kez üçüncü taraf işbirliği ve süreç manipülasyonu içerdiğinden, tespiti daha zordur ve etkisi genellikle daha geniştir. Hırsızlık vakaları daha görünür fiziksel/finansal izler bırakırken, yolsuzlukta izler çoğu zaman belge ve süreçlerdeki ince tutarsızlıklarda saklıdır. Bu nedenle yolsuzluk riskinin yönetiminde çıkar çatışması kontrolleri, tedarikçi ilişkilerinin şeffaflığı ve ihbar mekanizmaları öne çıkar. Uygun tasarlanmış kontroller her iki risk türünü de azaltır; ancak yolsuzlukta kültür ve üçüncü taraf yönetimi belirleyici rol oynar.

Çalışanı harekete geçiren güdüler yolsuzluk ve hırsızlıkta nelerdir?

Çalışanı yolsuzluk ya da hırsızlığa iten başlıca güdüler, kişisel hırs ve daha hızlı yükselme, ayrıcalık kazanma arzusu, borç ve geçim baskısı gibi maddi ihtiyaçlar ile kumar, madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların yarattığı nakit ihtiyacıdır. Buna, “hak ediyorum” duygusu, adaletsizlik/mağduriyet algısı veya yönetime kızgınlık gibi duygusal tetikleyiciler eklendiğinde kişi suçu zihninde kolayca rasyonalize edebilir. Yaşam standardındaki farklılıklar (gösterişli tüketim, statü sembolleri) ve sosyal çevrenin beklentileri de eşiği düşürür; kişi geliriyle uyumsuz harcamalarını “geçici” bir açık olarak görüp telafi edeceğine inanır. Hırsızlıkta kısa vadeli nakit ihtiyacı ve dürtüsellik öne çıkarken, yolsuzlukta güç, nüfuz ve “fırsatı değerlendirme” motivasyonu daha baskındır; her iki durumda da yakalanmama inancı ve zayıf kontrol algısı davranışı besler. Bu nedenle erken uyarı sinyalleri (ani yaşam tarzı değişimi, tatile/iş rotasyonuna direnç, şeffaflıktan kaçış, belirli tedarikçilere aşırı yakınlık) dikkatle izlenmeli.

Bizim coğrafyamızda yolsuzluğun yaygınlığı nasıl?

Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından açıklanan Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre, Türkiye’nin performansı ortalamanın altında.. Bu, yabancı yatırımcıların ülkemize bakışını ve yatırım kararlarını olumsuz etkileyebiliyor. Ancak yatırımcıların tercihinde çoğu zaman iş yaptıkları şirketlerin uygulamaları belirleyici oluyor. Suistimalleri önleyen sağlam iç kontrol mekanizmaları ve güçlü bir etik kültür inşa eden kurumlar, bu olumsuz genel algının ötesine geçerek uluslararası pazarda güven tesis edebiliyor. Cerebra olarak biz, şirketlere uluslararası yatırımcılar nezdinde güven yaratacak etkin uyum ve şeffaflık sistemleri kurmalarında destek oluyoruz. Böylece kurumlar, kendi itibarlarıyla öne çıkarak yatırım çekebiliyor ve işlerini geleceğe daha sağlam adımlarla taşıyabiliyor.

Suistimalin içine neler girer?

“Suistimal” şemsiye kavramı üç ana kümeyi kapsar: varlıkların kötüye kullanımı/çalınması, yolsuzluk–rüşvet–çıkar çatışması ve finansal raporlama suistimalleri. Türkiye pratiğinde bunların özellikle tedarik zinciri, satın alma, İK ve muhasebe & finans süreçlerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Varlık hırsızlığında paravan şirketler, harcama/bordro suistimalleri ve stok/üretim alanlarında kayıplar öne çıkıyor. Yolsuzluk tarafında fatura şişirme, hayali faturalar, ihaleye fesat ve lojistik–nakliye suistimalleri sık rastlanan türler. Dijitalleşmeyle birlikte belge sahteciliği ve elektronik kayıt manipülasyonu da gizleme yöntemleri arasında yükseliyor.

Olağan şüpheli sektörler var mı?

Üretim, finansal hizmetler, sağlık, kamu şirketleri, eğitim, sigorta ve inşaat en sık suistimal vakalarının gerçekleştiği sektörler. En yüksek kayıplarda ise madencilik, üretim, toptan ticaret, hizmet ve inşaat gibi sektörler ön plana çıkıyor.
Şirket içi yolsuzluk ve hırsızlığın son tüketiciye etkisi nedir?
Şirket içi yolsuzluk ve hırsızlığın etkisi son tüketiciye fiyat, kalite ve hizmet sürekliliği üzerinden yansır. Maliyet artışı ve verimsizlik fiyatları yukarı iter; kalite kaybı ve gecikmeler müşteri deneyimini olumsuz etkiler. Tedarik zinciri istikrarı zedelendiğinde, ülkenin rekabet gücü ve yatırım iştahı da olumsuz etkilenir. Bu nedenle uyum ve şeffaflık yatırımları yalnızca “maliyet kalemi” olarak değil, tüketici refahını ve toplumsal güveni artıran stratejik yatırımlar olarak da görülmeli. Cerebra’da bu toplumsal fayda odağını önceliğimiz görüyoruz.

Kısa dönem için hedefleriniz nelerdir?

Cerebra olarak odağımızda her zaman insan ve teknoloji var. Bu iki alana yatırım yapmaya kararlılıkla devam ediyoruz. Amacımız, sadece Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı şirketlerde değil, Türk şirketlerinde de farkındalığı artırarak etik ve uyum kültürünün güçlenmesine katkı sağlamak.
Ayrıca kurumsal istihbaratı, şirketler için stratejik karar alma süreçlerinde kritik bir araç olarak görüyoruz. Bu alandaki farkındalığı artırarak, müşterilerimizin daha bilinçli, güvenli ve sağlam kararlar alabilmelerine destek olmayı hedefliyoruz.

Öne Çıkanlar