Dürüstlük Neden Maliyet Olarak Görülüyor?

Fikret Sebilcioğlu
  • Fikret Sebilcioğlu, SMMM  CFE, Anti-Bribery Specialist
  • Yönetici Ortak
  • E-posta Gönder

Kişi bir gecede kötü bir insan olmaz. Bu ancak onurunu binlerce kez kişisel çıkarlara feda etmekle olur.
                                                                                                                            Robert Brault, Amerikalı Yazar
 

Dürüstlüğün gerçekten bir maliyeti var mı? Yaptığımız işin merkezine dürüstlüğü koyarak işimizi doğru yapmanın bir maliyeti var ise, bu maliyet katlanmaya değer bir maliyet mi?

Türkiye’nin bir çok bölgesinde kurumsal yönetim ve kurumsallaşma konulu panellere ve toplantılara katılma fırsatı buldum. Ayrıca uzun yıllardır aile şirketlerine ilişkin çalışmalarda yer aldım ve patronların davranışlarını ve yönetim tarzlarını anlamaya çalıştım. Bu süreçte şirketlerin, içinde bulundukları pazar koşullarından ve/veya yasal düzenlemelerden dolayı, şeffaf, hesap verebilir, yasalara ve etik değerlere uyumlu iş yapmalarının (ki buna “dürüst iş yapma kültürü” de diyebiliriz), bazı durumlarda kendilerine menfaat getirmeyeceği, hatta bir maliyet oluşturacağı algısının olduğunu gözlemledim.

Makalemde bu algıyı, içinde bulunduğumuz iş ortamını ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirerek, dürüst iş yapma kültürünün gelişmesine yönelik görüş ve önerilerimi sizlerle paylaşacağım.

Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye’nin Yeri

İçinde bulunduğumuz iş ortamını “dürüst iş yapma kültürü” perspektifinden değerlendirme noktasında, uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Transparency International’ın (Şeffaflık Derneği) her sene yaptığı Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi Araştırmasının iyi bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Bu araştırmada iş dünyasına ve uzmanlara kamuya ilişkin yolsuzluk algısı hakkında sorular soruluyor ve verilen cevaplardan hareketle bu endeks oluşturuluyor.

En güncel endeks olan 2014 Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye, 175 ülke içinde 64 üncü sırada. 2013 yılında 177 ülke içinde 53 üncü sırada olan Türkiye, sadece bir yıl içinde 175 ülke içinde en fazla gerileyen ülke oldu ve 64 üncü sıraya düştü. Türkiye’nin dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olduğu gerçeği dikkate alındığında, yolsuzluk algı endeksindeki bu sıralama ve her geçen yıl yolsuzluk algısının yükselmesi oldukça tedirginlik verici.

Bu çalışmaya iyimser taraftan bakıp, 174 ülke içinde 64 üncü sıranın hiç de fena olmadığını düşünenler olabilir. Ancak Dünya Bankası’nın Mayıs 2015’de yayınladığı bir rapor 64 üncü sıramızın gerçeği yansıtmadığını ve gerçekte Türkiye’nin çok daha alt sıralarda olduğunu gösterdi. Dünya Bankası çalışmasında, bahsi geçen endeks sonuçlarına ilişkin “doğru cevap vermekten kaçınma riski”ni araştırdı. Türkiye’nin de içinde olduğu 7 ülkeyi kapsayan bu çalışmada Türkiye’nin yolsuzluk algı araştırmasında sorulan sorulara en fazla “doğru cevabı vermekten kaçınan ülke” olduğunu gösteriyor. Kısaca dürüst davranmayarak sorulan sorulara aldatıcı cevaplar vermişler. Raporu incelemek isteyenler bu rapora Dünya Bankası’nın web sitesinden ulaşabilir (rapor numarası WPS7276).

Cezalandırılmayan Mali Tablo Suistimalleri ve Vergi Aflarının Dürüst İş Yapma Kültürü Üzerindeki Etkileri

Bilindiği üzere son yıllarda mali tablolarda bazı hesapların düzeltilmesine ilişkin hususları içeren vergi afları çıkarıldı. Buna göre; kayıtlarda var olduğu halde gerçekte bulunmayan stoklar (fiktif stok) ile kasa ve ortaklar cari hesabı olarak kayıtlarda yer almakla birlikte gerçekte var olmayan değerler (şirketten çalınan paralar) ile ilgili olarak belli orandaki vergilerin ödenmesi ile bu hesapların gerçek durumuna getirilmesi sağlandı.

Örnek olması adına; yapılan açıklamalarından 2011 yılında yapılan vergi affına istinaden tahsil edilen vergilerin bir kısmının 2.4 milyar TL olduğunu anlıyoruz. Buradan hareketle, aftan faydalanan şirketlerin yaklaşık 80 milyar TL tutarında stok, kasa ve ortaklar cari hesaplarını mali defterlerinde hileli gösterdikleri ve Maliye Bakanlığı’na hileli raporlama yaptıkları ortaya çıkıyor. Hatırlatalım; 80 milyar TL hilenin sadece hesaplayabildiğimiz kısmı. Yapılan açıklamalar, hilenin tamamını hesaplamak için ne yazık ki yeterli değil. Diğer bir deyişle hileli raporlama 80 milyar TL’nin üstünde. Ayrıca bu tutarın 2011 yılında İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı en büyük ilk 500 sanayi şirketinin toplam karlarının (22.7 milyar TL) yaklaşık 4 katı olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. 

Gelelim bu aflar ile dürüstlüğün maliyet yaratıp yaratmadığı ilişkisine. Vergi afları ne yazık ki Türkiye’de mali tablo suistimallerinin cezalandırılmadığını gösteriyor. Hatta bu aflar ile mali tablo suistimali yaparak vergi otoritesine açık bir şekilde hileli mali tablo sunan şirketlerin, dürüst çalışıp muhasebe kayıtlarını doğru tutan ve zamanında vergisini ödeyen şirketlere göre daha az vergi ödemeleri sağlanarak bir anlamda ödüllendiriliyor. Sanırım bu durum yolsuzluk yapanların dürüstlüğü bir maliyet olarak görmesi için yeterli bir gerekçe. Bu çarpık durumu düzeltmek elbette kanun koyucunun elinde. Dürüst iş yapma kültürünü cesaretlendirmek için, işinde hile yapanların cezalandırması gerekiyor.    

Dünyadaki Eğilimlerden Alınacak Dersler

Yaklaşık 30 yıldır batı iş dünyasında rüşvet ve mali tablo suistimalleri ile meydana  gelen kurumsal skandallar tam bir travma yarattı ve kamu güveni sarsıldı. Kamu güveni sorunu, kendini sorumlu gören kanun koyucular tarafından ciddiyetle ele alındı ve olayların kök sebeplerine inildi. Bu travma kurumsal yönetim ilkelerine ilişkin uygulamaların yaygınlaşmasını, hatta kanunlara dahi entegre edilmesine neden oldu. İç kontrol sistemlerinin güçlendirilmesi ile bu sorunun aşılabileceği düşünüldü. Bu noktada Amerika’da Sarbanes-Oxley kanunu bunun sert bir uygulaması olarak karşımıza çıktı. Yolsuzluklara cevap verilmesi ve kamu güveninin tesis edilmesi gerekiyordu. Bu nedenle alınan aksiyonlar şiddetli de olsa doğru idi.

Ancak, bir kişiye veya bir şirkete şeffaf, hesap verebilir, sorumlu ve adil ol demek ile, veya şirketin etkin bir iç kontrol sistemine sahip olması ile sorunların çözülemediği, daha derinlerde bir şeye dokunmanın ve bu şeyin “hatırlanmasının” ve “hatırlatılmasının” gerekliliği zamanla anlaşıldı. İşte bu şey “iş etiği, uyum ve dürüstlük” kavramları idi. Gerçekten de son yıllarda iş etiği, uyum ve dürüstlük dünyada yeniden canlanmaya ve yönetimlerin karar mekanizmalarının bir parçası olmaya başladı. Örneğin bazı şirketler, iş yapacakları tedarikçileri, hizmet sağlayıcıları veya distribütörleri seçerken rüşvetle mücadele politikaları, çalışma standartları gibi konuları da içeren risk analizleri yapmaya başladılar. Özellikle rüşvetle mücadelede uyum konusu, bu eğilimin öne çıkan unsurlarından biri oldu.

Yukarıda bahsettiğim gelişimde benim dikkatimi çeken ve imrendiğim en önemli husus, sorunun parçası olan tarafların, sorunu ört bas etmeden, yolsuzlukları ve mali tablo suistimallerini açıklıkla konuşmaları, gereken dersleri çıkarmaları ve ivedi önlem almaları oldu.

Dürüstlüğü Yaptığımız İşin Merkezine Nasıl Koyabiliriz?

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de yolsuzluk olmaktadır. Şirketler kararlarını verirken daha fazla para kazanmayı seçerek, vermeleri gereken doğru ve dürüst kararlardan vazgeçmeyi tercih edebilmektedir. Yukarıda bahsettiğim yolsuzluk algı endeksi Türkiye’nin dünyadaki yeri konusunda sanırım sizlere yeterli fikri vermektedir. Vergi afları ise mali tablo suistimallerini ve kayıt dışı ekonomiyi gözler önüne seriyor. Ancak, daha güçlü olabilmemiz için, zayıflıklarımızı anlamamız ve analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de öncelikle bu konuları daha fazla ve içtenlikle “konuşmamız” gerekiyor. Hiç savunmaya geçmeden ve çekinmeden.

Bu süreç zor olacağı gibi zaman da alacaktır. Amerikalı yazar Robert Brault’ın sözlerine atfen, bir kişi bir gecede kötü insan olamayacağı gibi, bir gecede dürüstte olamaz. Şirket sahipleri, yatırımcılar, yöneticiler, kanun koyucular, kamu yöneticileri ve çalışanları, avukatlar, mali işler yöneticileri gibi bir çok menfaat sahibinin taşın altına elini sokması lazım. 

Daha temiz bir iş ortamı için paylaşmak istediğim önerilerim:

Dürüst iş yapmak, belirlediğimiz en kutsal değerlere göre çalışmayı gerektirir. Herkese karşı adil olup, sözümüzü her zaman tutmamız gerekir.

  • Karar verirken, şeffaf bir şekilde doğru karar verdiğimiz konusunda vicdanımızın rahat olması, hesap verebilme rahatlığı sağlar. İç rahatlığı ve kaçınacak bir şeyin olmaması, bireyin başarılı olmasının, şirketlerin ise sağlam temellere dayanan büyümesinin yolunu açar.
  • Dürüst karar vermek sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Dürüst karar verirken “daha fazla para kazanma” fırsatını kaçırdığımız zamanlar olabilir. Her seferinde zorluk yaşamamak için temel değerleri belirlemek ve bunlardan taviz vermeden iş kararlarımızı vermek gerekir. Mesela rüşvete sıfır tolerans, insan haklarına saygı, kayıt dışı işlemlere girmemek, vergi kaçırmamak gibi.
  • Etrafınızda dürüst iş yapma kültürüne sahip bir çevre oluşturun ve bunu yaygınlaştırın. Dürüst ve şeffaf iş yapmak kişiyi ve şirketleri bulunduğu ortamda farklılaştıracak önemli bir unsurdur. Bir zincirin en zayıf halkası kadar güçlü olduğunu unutmadan, tüm hileli iş yapan kişi ve şirketleri iş ortamından temizlemek temel bir yaklaşım olmalı. Dürüst iş yapmayan şirket ve kişiler, şeffaf ve temiz ortamlarda zaten barınamaz. Hijyenik bir iş ortamı kendiliğinden oluşur.
  • Dürüst iş yaptığımız zaman, hem bireysel olarak hem de şirket olarak saygınlığımız artar ve üçüncü tarafların güvenini kazanırız. Yaptıklarımızdan kendimizi sorumlu tutarsak, iyi bir rol model oluruz.

Yukarıda bahsettiklerimin içinde bulunduğumuz iş ortamının gerçeklerinden dolayı bazen çok zor uygulanabileceğinin farkındayım. Ancak doğruluktan taviz verirsek, savaştığımız düşmandan farkımız kalmayacağı gibi şikayet etmeninde bir anlamı olmayacaktır.   

Eğer dürüst iş yapmak bir maliyet getiriyor ise, finansal tablolarda aktifleştirilemeyen bu maliyet belki de şirketin en önemli varlığıdır. Emin olun birileri bu varlığınızı görecek ve tahmin ettiğinizden çok daha fazlası ile bu varlığı değerlendirecektir. Uluslararası bir şirket şirketinizi satın almak için kapınızı çaldığında, veya bir dünya devi sizinle işbirliği yapmak istediğinde, işte o zaman o varlığa sırtınızı dayayarak dimdik durabileceksiniz. Çünkü veremeyeceğiniz hiç bir hesap olmayacak.

Dürüstlüğün maliyetine girmekten kaçınmayalım. Dürüst olduğumuz gibi dürüstlüğü talep edelim ve iş dünyasındaki bu en önemli varlığımızı kendimiz yaratalım.

Dürüstlük bir maliyet unsuru mu, yoksa uzun döneme yayılan kazançlı bir yatırım mı?

PAYLAŞ